80’ler ve 90’lar…

Anlı şanlı bir 80 kuşağı olarak sitemde bu yılları anmak istedim. Şimdiki zamanın teknolojik imkanlarına ve hayat standartlarının yüksekliğine rağmen o zamanlara dönmek istemediğim bir an bile yok.

İnternetimiz yoktu, cep telefonumuz yoktu, hatta çoğumuzun bilgisayarı bile yoktu. Sadece tek bir televizyon istasyonu (TRT) yayın yapıyordu. Sonra 1986’da TRT2 yayına başladı. Televizyonumuzda 8 kanal girişi vardı. Ağabeyim bana “Serdar bak ileride çok sayıda televizyon kanalı yayın yapacak ve biz de o zaman televizyonu değiştirmek zorunda kalacağız” dediğinde inanmamıştım.

O yıllarda bilgisayar oyunu ara ki bulasın. Lakin ben şanslıydım. Üst kat komşumuz Yüksel Amca sürekli yurdışı seyahatlerine giden biriydi. Birgün elinde kara bir kutu ile geldi ve onu televizyona bağladı. İşte ilk bilgisayar oyunumu o zaman oynadım.
Oyun efsanevi PACKMAN’di.

Şimdiki gibi evlere kapanılıp sanal ortamlarda arkadaşlık yapılmıyordu. Arkadaşlık yan yana nefes almak ve paylaşmak demekti. Doğum günü facebook’tan iki tıklamayla kutlanmazdı mesela . Ya da başsağlığı mesajı twitter’dan verilmezdi.

Giyim kuşam dışında herşey güzeldi. 80’ler ve 90’lardaki moda anlayışı şaka gibiydi. 🙂 Kadınların o kocaman vatkalar yüzünden Amerikan futbolcusu gibi omuzları vardı. Saçları az önce yüksek voltaja maruz kalmış gibi kabarık kabarıktı. Erkeklerin o tuhaf dar kesim naylon gömlekleri ise tam bir faciaydı. İşte 80’lere dair hatırlamak istemediğim yegane şey budur.
90’larda Türkiye bir teknoloji akınına uğramaya başladı.  Vhs videolar, teyp’ler, video konsol oyunları, yakın mesafe telsizler, arabalar, elektronik kol satleri herşeyde adeta bir patlama yaşandı. Piyasaya hergün yeni birşey çıkıyordu. Normal teyp kasetine “Barbar Conan” oyununu yükletip commodore 64’te oynadığımızı hatırlıyorum. Çok acayipti. 🙂

90’lardan itibaren yürekten arkadaşlıkların, aceleden uzak tatlı günlerin yerini hırs, rekabet ve bitmek bilmeyen delice bir koşuşturma almaya başlıyordu.  İnternet yaygınlaşmaya başladı, cep telefonları ortaya çıktı. İlk telefonum 1998 yılında aldığım Ericson GA628’di. Nam-ı diğer “tuğla”. Tek satır yeşil ekranı, serçe parmak boyutuna yakın bir anteni ve kafa kıracak ağırlıkta bir bataryası vardı. O zamanlarda herkeste cep telefonu yoktu ve servis ücretleri çok pahalıydı. Bu yüzden genelde birbirimize çağrı atardık. 🙂 Telefonların tek özellikleri aramak ve mesaj atmaktı. O yıllarda rüyamda renkli geniş ekranlı,  animasyonlu bir cep telefonu görmüştüm. Şimdiki akıllı telefonları bana o zaman anlatsalardı kesinlikle bunların olacağına ihtimal vermezdim.

2000’li yıllarda ise artık önü alınamaz bir yenilik çağı başladı. İnternet ve bilgi teknolojileri sektörü baş döndürücü bir hızla devrim üzerine devrim yapıyordu. Gelişmelere yetişebilmek için adeta mesai harcamaya başlamıştık. Şimdi ise artık tüm insanların ortak kullandıkları sosyal medya platformlarında  adeta bir global köyün sakinleri gibi yaşamaktayız.

Globalleşme çağındayız ve her geçen gün daha da mekanikleşiyor , tükeniyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir