ATATÜRK’ÜN YAZDIRDIĞI ASTRONOMİ KİTABI KOZMOGRAFYA

Mustafa Kemal Atatürk tarafından yazdırılan muhteşem astronomi kitabı Kozmografya. Kime yazdırıldı? Bu kitabı okuyanlar nasıl etkilendiler? Hepsi bu videoda. Videoyu beğenmeyi ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Teşekkürler.

 

 

  1. 6. yüzyıl’ın artık işe yaramayan aklına ve aklakına alternatif ya da kalkan olabilmek midir olay? Bir birine düşman gibi görünen, ancak son 100 yıldaki sonuçları itibarı ile bakıldığında, bir birini inanılmaz derecede besleyen, canlı tutan, teknik olarak başarısız ancak algı yönetimi için mükemmel çalışan iki dikte argümana sıkışmadan, birine, bir şeye tapmadan nasıl yaşardık acaba?

    Umarım yorumum benim amaçladığım gibi anlaşılır, hiçbir ideolojiyi desteklemez. (posibility hariç 🙂 Bu arada videolarınızı takip ettiğimi bilmenizi isterim. Teknik konulara bile eleştirel yaklaşımınız gerçekten çok güzel ve komik. Başarılar dilerim.

    1. Tapmak ve hayranlık duymak tamamen farklı durumlardır. Hayranlıkta da tapmaya yakın bir yüceltme söz konusudur fakat bağımsız düşünebilme yetisine sahip olanların akıl ilkesi ile değerlendirme eğilimi daha baskındır. Özetle bu akıl, beğendiği şeyin hem eksi hem de artı yönlerini görüp tartabilmekte ve ağır basan kefeyi gururla öne çıkarıp sunabilmektedir. Bunu da karşıt bir argüman olarak kullanmayı genellikle aklının köşesinden bile geçirmemektedir.

      Yorumunuz için teşekkürler. 🙂

  2. Akıl herkeste var, neyi referans aldığı önemli. Duyduk inandık, bize anlatıldı öğrendik, uyguladık ve uyguluyoruz. Ait olmak istiyoruz, elimizde 2 seçenek var, kültürümüze ve aile yapımıza göre birini seçiyoruz, hepsi bu. Bağımsız düşünmekten bahsediyosun. Daha 7 yaşında her gün yolundan yürüyeceğimize ant içmeye başladık ve senelerce devam etti. Her allahın günü yemin etmek tapınmak olmuyor mu, 5 vakit mi olması lazım?

    1. Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan yürümeyi bağımsızlığın, bilimin, bilginin, uygarlığın yolundan yürümek olarak kabul etmek ile onu tanrılaştırmak bambaşka şeylerdir. İkisinin aynı olduğunu iddia edenlerin de niyetlerinin iyi olduğuna inanmıyorum. Atatürk imparatorluk sistemiyle yönetilen bir toplumu ve coğrafyayı Cumhuriyet ile tanıştırmıştır. O devire göre en çağdaş yönetim sistemini uygulamıştır. Bu elbette daha iyiye erişmek için gerekli olan bir geçiş sürecinin başlangıcıydı. Elbette yine ülkenin yönetim sisteminin, yurttaşlığın tanımının, rolünün ve değerinin Atatürk’ün “devrimcilik” ilkesi gereği güncellenip geliştirilmesi gerekirken, takipçisi olduğunu iddia edenler tarafından ilkel bırakılmıştır. Bu 1938’de vefat eden Mustafa Kemal Atatürk’e yüklenemeyecek bir olumsuzluktur.

      Videoda anlattığım konu ise bir mit, bir hurafe değil gerçek bir olaya aittir. Kanımızı emen kapitalizm, çürümüş siyasetçiler, cehaletin trend haline gelmesi, yozlaşmış din adamları, küresel ısınma gibi büyük sorunlar varken Mustafa Kemal’in belki biraz duygusal bir biçimde anlatılmasına tepki verilmesini, bunun karşıt bir argüman olarak değerlendirilmesini ancak yadırgayabilirim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir